Almanya basınında geçen hafta: ‘Kulağa kaçan’ ırkçılığa karşı ‘akustik Antifa’

Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde 6-9 Haziran tarihleri arasında yapılacak Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerine bir haftadan az bir zaman kala seçimin olası sonuçları ve seçim sonrası kurulması muhtemel ittifaklar da tartışılmayı sürdürüyor. Faşist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin Kimlik ve Demokrasi (ID) grubundan ihracı ve Fransa’da Marine Le Pen’in İtalya Başbakanı ve İtalya’nın Kardeşleri (FdI) partisi lideri Giorgia Meloni’ye ‘süper grup’ kurma daveti, Almanya basınında Sol Parti’den ayrılarak kendi partisini kuran Sahra Wagenknecht’in bu iki isimle işbirliği yapıp yapmayacağı sorusunu beraberinde getirdi.

Almanya basını, diğer yandan da ülkenin kuzeyinde, zenginlerin uğrak mekanlarından olan Sylt adasındaki gençlerin çalındığı sırada melodisinin üzerine ırkçı sloganlar attığı ‘L’amour toujours’ şarkısının neo-Nazilerin elinden nasıl geri alınabileceğini, kulağa takılan bu şarkı karşısında ne yapılabileceğini tartışıyor. Irkçılık ve yabancı düşmanlığı ise ülkenin belirli yerleriyle, belirli kesimleriyle sınırlı bir olgu olmaktan çok uzak görünüyor. Tıpkı kendisini her gördüğünde “Yabancılar dışarı” diye bağıran AfD’li komşusunun tavrını küçük kızına nasıl anlatacağını düşünen yazar Osman Engin’in altını kalın kalın çizdiği gibi…

AP seçimleri ve ırkçılık tartışmalarından dört Avrupa ülkesinin Filistin devletini tanımasının Almanya’daki yankılarına ve devam etmeye çalışan Gazze’ye destek eylemlerine geçtiğimiz hafta Almanya basınına yansıyan haberlerden öne çıkan bazıları şöyleydi:

WAGENKNECHT’İN PARTİSİ ‘ALMAN BOŞLUĞUNU’ DOLDURMAYACAK

Sahra Wagenknecht Birliği (BSW) de yaklaşan AP seçimlerinde yarışacak partilerden. Peki, BSW, Le Pen’in ID grubu ile Meloni’nin Avrupa Muhafazakarları ve Reformcuları (ERC) grubunun olası bir ittifakı halinde AfD’nin ihracı sonrası oluşan ‘Alman boşluğunu’ doldurabilir mi? BSW’nin AP seçimlerinde liste başı adayı Fabio De Masi, haftalık siyaset dergisi Der Spiegel’e yaptığı açıklamada, partisinin bu boşluğu doldurmayacağını söyleyerek, “Bu olasılığı elbette ihtimal dışı bırakıyoruz” diye konuştu. Öte yandan, dergiye göre, BSW’nin siyasi duruşu, AB’ye eleştirel yaklaşımı, sosyal politikası ve kısıtlayıcı göç politikası açısından Le Pen’in faşist Ulusal Birlik (RN) partisine yakın duruyor. Sol Parti milletvekili Gregor Gysi de geçen haftasonu yaptığı bir açıklamada, eski partililerinin kurduğu birliği ‘Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) sağında’ konumlandırmıştı. (27 Mayıs)

IRKÇI SLOGANLARIN ATILDIĞI ŞARKIYA ‘PANZEHİR’ ARANIYOR

Bazı şarkılar vardır ki insan bazen istemeden bunların önce kulağına, ardından diline takıldığını fark eder. Almancada böyle şarkılara ‘Ohrwurm’ ya da kaba bir çeviriyle ‘kulağa kaçan’ denir. Almanya basınına göre, neo-Nazilerin melodisinin üzerine “Almanya Almanlarındır, yabancılar dışarı” diye slogan attığı Gigi D’Agostino’nun ‘L’amour toujours’ şarkısı da bunlardan biri. Die Tageszeitung (taz) gazetesinden Gereon Asmuth, ‘Nazileri dans ederek dışarı atın’ başlıklı yazısında, içeriğinde olmamasına rağmen son yıllarda yabancı düşmanlığı ve ırkçılık ile özdeşleştirilmeye başlanan bu şarkıya karşı bazı ‘panzehirlerin’ ortaya çıkmaya başladığını aktardı. Örneğin, Berlin Kreuzberg’de bir köprünün üzerinde çekilen videoda bu şarkı çalıyor ama neo-Nazi sloganları yerine şarkıyı söyleyenler bu kez “Naziler dışarı, Naziler dışarı, Almanya çeşitlidir, tüm Naziler dışarı” diye bağırıyordu. Stuttgartlı şarkıcı Jaysus da sosyal medya platformu X (eski adıyla Twitter) hesabından paylaştığı bir videoda, Sylt’te zengin gençlerin çektiği ırkçı ‘eğlence’ videosunun bir benzerini canlandırarak “Sağcılar Nazidir, pis AfD” sloganı atıyordu. Asmuth’un yazısında şu değerlendirmeye yer verildi: “Şanslıyız ki internette her şey yayılabiliyor ve hiçbir şey uzun süre kendisine meydan okunmadan kalmıyor. Bu yüzden de Sylt’te partileyenler tanındığından beri akustik Antifa sağlayan daha fazla video klip ortaya çıkıyor.” (27 Mayıs)

YABANCI DÜŞMANLIĞI BİR ÇOCUĞA NASIL ANLATILIR?

Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık, elbette buna maruz kalan herkes için – en kibar ifadeyle – can sıkıcı olsa da bu durum bir çocuğa nasıl anlatılır? Yazar Osman Engin, “AfD’li komşumuz Thorsten beni gördüğünde hep ‘Yabancılar dışarı’ diye bağırıyor” diyerek bunun nedenini kızı Hatice’ye nasıl açıkladığını anlatan bir yazı kaleme aldı. “AfD meclise girdiğinden bu yana her şey daha da kötüleşti; belki her şey değil ama çoğu şey için durum böyle” diyen Engin, evinden her çıktığında kendisine seslenen komşusunu tek başına olduğu zamanlar ‘bir parmağıyla kibarca selamladığını’ ancak küçük kızı yanındayken bunu yapmaktan imtina ettiğini kaydetti. Peki, kızı yanındayken ne oluyordu? Engin, olanları özetle şöyle anlattı:

“Hatice, gözlerini kocaman açarak ‘Adam neden sürekli “Dışarı” diye bağırıyor’ diye soruyor. Zorda kalıp ‘Bilmem, belki de evinde hırsız vardır’ diye yalan söylüyorum. Hatice, ‘Baba, adam “Yabancılar dışarı” diye bağırıyor. Yabancı demek hırsız mı demek baba?’ diye soruyor. Bense yalan söylemeye devam edip ‘Ben öyle duymadım’ diyorum. Bir kez yalan söylemeye başlayınca… Komşum bu sefer de bana ismimle hitap ediyor: ‘Merhaba Osman, Almanya Almanlarındır, yabancılar dışarı.’ ‘Thorsten, sana daha önce yüzlerce kez söyledim; ben kızımla dışarıdayken böyle bağırmamalısın.’ ‘Osman, deli misin? Artık bir AfD yöneticisi olarak yabancılar burnumun dibinden geçerken boş boş duramam; bu hiç doğru değil.’

Sinirim tepemde bir şekilde ‘Biliyorum biliyorum, sen artık Sylt çığırtkanısın. Harika bir kariyer Thorsten, tebrikler’ diyerek yoluma devam ediyorum. O ise arkamızdan ‘Yabancılar dışarı, yabancılar dışarı’ diye bağırıyor. ‘Baba, evinde yine hırsız var. Ona yardım etmeyecek misin?’ ‘Hayır Hatice, ona artık yardım edilemez’.” (taz, 29 Mayıs)

GREGOR GYSİ’DEN ÇAĞRI: FİLİSTİN DEVLETİNİ TANIYALIM

Özellikle yaklaşan AP seçimleri ve Sylt’teki ırkçı ‘eğlence’ bağlamında devam eden ‘aşırı sağ’ tartışmalarının yanı sıra, İsrail’in Ekim 2023’ten bu yana Gazze Şeridi’ne düzenlediği saldırılar ve İrlanda, İspanya ve Norveç’in ardından Slovenya’nın Filistin devletini tanıması da geçen hafta Almanya basınında yer buldu. Sol Parti milletvekili Gregor Gysi, Almanya’nın bu dört Avrupa ülkesi ile benzer bir adım atması talebini en yüksek perdeden dile getirenlerdendi. Salı günü kamu yayıncıları ARD ve ZDF’nin Phoenix programında açıklamalarda bulunan Gysi, “Filistin devletinin kurulmasının İsrail’in güvenliğini tehlikeye atacağını düşünmenin hata olacağına inanıyorum” diyerek böyle bir devletin ‘Hamas ve diğer örgütlerin terörü ile çok daha etkili bir şekilde mücadele edebileceğini’ savundu. ‘Almanya’nın tarihi dolayısıyla İsrail’in güvenliği için çok şey yapması gerektiğini’ söyleyen siyasetçi, sadece iki devletli çözümün Orta Doğu’daki çatışmaya barış getirebileceğini söyledi. Gysi’nin Filistin devletini tanıma çağrısına, ana muhalefet Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisinden tepki geldi. CDU’lu siyasetçi Thomas Ernd, böyle bir adımın ‘tamamıyla yanlış bir zamanda ölümcül bir sinyal göndereceğini’ iddia etti. Ernd, Filistin’in ‘yalnızca siyasi bir sürecin sonunda, eğer bu devlet terör örgütlerine ev sahipliği yapıp İsrail halkına bir tehlike oluşturmuyorsa tanınabilceğini’ ileri sürdü. (Die Welt, 28 Mayıs)

MEKSİKA’DAN ALMANYA’YA GAZETECİYE POLİS ŞİDDETİ TEPKİSİ

İsrail’in Gazze’ye saldırılarına tepki göstermek ve Filistin’e destek vermek isteyen öğrenciler, ABD ve diğer pek çok başka ülkede olduğu gibi Almanya’daki üniversitelerde de eylem yapmaya çalışıyor. Son olarak, Berlin polisi, 23 Mayıs Perşembe günü Humboldt Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde öğrencilere saldırarak binayı boşalttı. Polis, bu esnada, Berlin’in yerel gazetelerinden Berliner Zeitung için çalışan gazeteci Ignacio Rosaslanda’yı da şiddet kullanarak gözaltına aldı. Rosaslanda’nın anlattığına göre, bir polisi memuru, yüzüne defalarca vurmuş, dizini ise sırtına dayamıştı. Saatler sonra gözaltından serbest bırakılan gazeteciye bu esnada tıbbi müdahalede bulunulmasına da izin verilmemişti. Gazeteciye yönelik bu polis şiddeti, memleketi Meksika’da tepkiye neden oldu. Meksika Dışişleri Bakanlığı, Almanya’daki büyükelçiliğinin internet sitesinden yaptığı açıklamada, Rosaslanda’nın konsolosluk koruması altında olduğunu ve büyükelçiliğin kendisine yasal adımlar konusunda destek olacağını söyledi. Berliner Zeitung, şu bilgileri paylaştı:

“Polis memuru hakkında suç duyurusunda bulunan Rosaslanda, sonraki cumartesi Meksika’nın Almanya Büyükelçisi Francisco Quiroga Fernández ile görüştü. Rosaslanda, büyükelçiye olayı belgeleyen ve polisin ilk saldıranın kendisi olduğu yönündeki açıklamasını yalanlayan videoyu iletti. Toplantının ardından Büyükelçilik, gazeteci ve Berliner Zeitung’un saldırı ve görevi kötüye kullanma nedeniyle Berlin polisine karşı başlattığı yasal girişimleri desteklediğini ve olayı soruşturmaya devam edeceğini duyurdu.” (27 Mayıs)

(DIŞ HABERLER SERVİSİ)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

xxx