Beyin-Bilgisayar Arayüzü Teknolojisiyle Yeniden Doğal Konuşma
25 Haziran 2025, San Francisco – UC Berkeley ve UC San Francisco laboratuvarlarında görevli araştırmacılar, beyin-bilgisayar arayüzü (BCI) teknolojisinde çığır açan bir başarı elde etti.
Konuşma yeteneğini kaybeden şiddetli felç hastaları için doğal konuşmayı geri kazandıran bir nöroprotez sistemi geliştirildi. Yapay zeka destekli bu yenilikçi teknoloji, beyin sinyallerini hızlı bir şekilde akıcı konuşmaya dönüştürerek iletişimde yeni bir çağın başlamasını sağladı.
Nature Neuroscience dergisinde yayımlanan araştırma, beyindeki sinir aktivitelerini algılayarak bu sinyalleri kelimelere ve cümlelere dönüştüren bir nöroprotez sistemi üzerinde odaklanıyor.
Dr. Edward Chang liderliğindeki UC San Francisco Nöroloji Cerrahi Bölümü ekibi, felçli bireylerin sessizce cümleler kurmaya çalıştığı esnada beyin sinyallerini kaydederek bu verileri yapay zeka modelleriyle işledi. Sistem, eksik sözcükleri tamamlayarak bireyin önceki sesine benzer bir konuşma üretiyor. Bu sayede hastalar sadece iletişim kurmakla kalmıyor, aynı zamanda kişisel ses tonlarını da yeniden kazanabiliyorlar.
Gecikmesiz İletişim: Teknolojinin Kalbi
Nöroprotez sisteminin en dikkat çekici özelliği, konuşma üretimindeki gecikmeyi ortadan kaldırmasıdır.
Geleneksel BCI sistemlerinde, beyin sinyallerinin konuşmaya dönüştürülmesi 8 saniyeye kadar sürebiliyordu. Ancak yeni sistem, bu süreyi 1 saniyenin altına indirerek gerçek zamanlı iletişimi mümkün kılıyor.
Dr. Chang, “Hedefimiz en doğal konuşmayı yeniden yaratmak. Bu teknoloji, felçli bireylerin düşüncelerini anında ifade etmelerine olanak tanıyor” diyor.
Nörobilim profesörü Dr. Krishna Shenoy Stanford Üniversitesi’nden, çalışmayı BCI teknolojisinde bir dönüm noktası olarak nitelendiriyor. Shenoy, “Bu sistem, yapay zekanın sinirbilimle birleştiğinde neler başarabileceğini gösteriyor. Gerçek zamanlı konuşma sentezi, hastaların sosyal hayata aktif olarak katılımını sağlayabilir” diyor. Aynı şekilde, Dr. Pattie Maes MIT Media Lab’den, teknolojinin etik ve sosyal etkilerine dikkat çekerek, “Bu tür inovasyonlar bireylerin yaşam kalitesini artırırken, veri gizliliği ve sistem güvenilirliği gibi konuları da gündeme getiriyor” yorumunda bulunuyor.
Bir Hastanın Hikayesi: Ann Johnson’ın Dönüşümü
Çalışmanın ilham kaynağı, 20 yıl önce beyin sapı felci sendromuyla karşı karşıya kalan Ann Johnson. Spor yaparken yaşadığı bir kaza sonrasında konuşma yeteneğini tamamen kaybeden Johnson, uzun yıllar boyunca sadece küçük baş hareketleriyle iletişim kurabiliyordu.
Geleneksel yöntemlerle dakikada sadece 14 kelime üretebilen Johnson, yeni nöroprotez sistemiyle dakikada 80 kelimenin üzerinde konuşabilme becerisine sahip oldu.
Johnson, “Bu teknoloji, yeniden topluma fayda sağladığımı hissettirdi. Gerçekten hayatta gibi hissediyorum” diyor.
Sisteme, Johnson’ın beynine 253 elektrottan oluşan ince bir tabaka yerleştirildi. Bu elektrotlar, zihinsel sinyalleri okuyarak yapay zeka algoritmalarıyla çözümleniyor ve sonuçlar, hastanın önceki sesine benzer bir tonda konuşmaya dönüştürülüyor. Araştırma, Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) bünyesindeki Ulusal Sağırlık ve Diğer İletişim Bozuklukları Enstitüsü (NIDCD) tarafından destekleniyor.
Tartışmalar ve Gelecek Perspektifleri
Nöroteknoloji, etik tartışmaları da beraberinde getiriyor. Avusturya’daki Wyss Biyo ve Nöromühendislik Merkezi’nde yapılan benzer bir çalışmada bilimsel suiistimaller tespit edilmiş, bu da teknolojinin güvenilirliğine dair soru işaretleri doğurmuş durumda. Ancak, Birleşmiş Milletler gibi kuruluşlar, nöroteknolojiyi “insan hayatını iyileştiren en hızlı büyüyen bilimsel alan” olarak tanımlıyor.
Etik uzmanı Dr. Hannah Maslen Oxford Üniversitesi’nden, “Bu teknolojiler, mahremiyet ve özerklik gibi konularda dikkatli bir denge gerektiriyor. Toplum olarak bu yenilikleri nasıl yöneteceğimizi tartışmalıyız” diyor.
Gelecekte, bu teknolojinin yalnızca felçli bireyler için değil, nörolojik bozukluklar, depresyon ve hatta artırılmış gerçeklik uygulamaları için de kullanılabileceği öngörülüyor.
Dr. Robert Knight UC Berkeley’den, “BCI sistemleri, insan-bilgisayar etkileşimini yeniden tanımlayacak. Ancak teknolojinin yaygınlaşması için daha fazla klinik test ve düzenlemeye ihtiyaç var” diyor.